13 Aralık 2011 Salı

Şehir Mobilyası (!)

3 sene olacak, İstanbul'un en güzel vapurlarından biri olan Fenerbahçe'ye veda edeli.O günden bu yana Rahmi Koç Müzesi'nde ziyarete açık. Ne de şanslıyım ki, Fenerbahçe Vapuru'nun veda seferine davet edilen sınırlı sayıda vapur sevdalılarından biri olabildim o vakitler.

1952 damgalıdır künyesi.55 yıl hizmet verdi İstanbul'a.

Vapurlar benim için hep yaşayan varlıklar oldu.Onların dilini anlamaya çalışmak ise bambaşka bir keyif olarak yer etti hayatımda.Fenerbahçe vapuru'nun hava takviyeli Sulzer motoru...Yolculuk mahalinden duyulmasa da, vapurun çatısına çıkıp havalandırma borusunun yanına dikilirseniz vapurun nefes aldığını duyardınız.Hava takviyeli dizel motorların 1-2 dakika çalıştıktan sonra, derin bir iç çekme sesiyle kendini yeniden devindirmeye başlaması...

Vapurlar bu ülkede her şeyin tanığı oldular, kâh üzerinde bir askeri müdahaleden sonra, ona uygun isimler taşıdılar, kâh Kıbrıs Barış Harekatı'nın şehitlerinin isimlerini.Yandılar ve belki de yakıldılar, ama hiç değişmeyen bir şekilde hep İstanbul'a sadakatle hizmet vermek için çabaladılar, denizin ve kuşların dostu olmaya devam ettiler.

İstanbul halkı ise anlamsız bir şekilde, onlara karşı olan tutumlarını değiştirmeye, onları sıradan bir ulaşım aracı ya da şehir mobilyası olarak görmeye başladı, ve hatta mühendisler bile. Son olarak envantere katılan 5 vapurumuza baktığımızda ne kadar zarafet yoksunu oldukları hemen gözümüze çarpıyor.Hoş, vapur sevdalıları boşuna onlara "İstanbulun çirkin, şişko teyzeleri" lakabını da takmadı.

Neticede söylemek istediğim şey basit, Vapurların hakkını verin sevgili insalar, Rica ediyorum.

Perşembe günü görüşmek dileğiyle.

Not : Geçtiğimiz Perşembe günü yazmam gereken yazımı, Galatasaray-Fenerbahçe futbol müsabakasından ötürü önceden duyurmadan yazmadığım için, kamuoyundan özür dilerim.