6 Eylül 2012 Perşembe

Büyük Sorgucular

"Herkes, maddi ilerlemenin insana mutluluk getirmeyeceğini biliyor. Gene de çılgınlar gibi onun 'kazançları'nı artırmaya çalışıyoruz. Bu konuda o kadar ilerledik ki Stalker'da belirtildiği gibi, içinde yaşadığımız zaman aslında gelecekle çakışıyor; yani, şimdiki zamanın içinde yakın gelecekte meydana gelecek önüne geçilmez bir felaketin bütün önkoşulları mevcut. Hepimiz bunu hissediyor, gene de önüne geçip bunu durduramıyoruz."

Andrei Tarkovsky 1985'te yayınlanan "Mühürlenmiş Zaman" kitabında böyle söylüyordu. Yazılarıma Tarkovsky'nin düşüncelerini baz alıp başlamayı seviyorum. Zira Stalker, film ve filmin baş karakterinden ziyade benim tabirimce tekno-apokaliptik bir dünya için önümüze sunulmuş bir rol-model.

Tarkovsky'nin tabiriyle; Topluma 'adil' bir düzen verip yüksek bir amaç uğruna örgütleme saplantısına kapılmış 'büyük sorgucular'ın hükmü altında yaşamaya öyle alıştı ki, dünya toplumları kendi 'ideal yaşam' çizgilerinden koparak gitgide önlerine sunulanı izleme batağına saplandılar. En kötüsü de maneviyat diye adlandırdığımız pek çok olguyu ya kaybettiler ya da artık kaybetmenin eşiğine geldiler. Bireysel kayıplar bir yana dursun, en ağır darbeyi alan kısım toplumsal ilişkilerdeki kayıplar oldu.

Topluluklar bugün 'büyük sorgucular'ın hükümlerine boyun eğmiş ve toplum olma benliklerini yitirmiş şekilde günlerini geçirmekteler. Pek tabii insanlığın büyük ütopyaları da bu uğurda yitip gitmekte.

Peki gerçekten dünyamız Victor Jara'nın "Halkla inilmez, çıkılır." düsturunu odak edinmiş liderlerle ütopyasını arama yolculuğuna çıkacak mı ? Hoş aslında bunu 60-80 arası dünyada deneyimlemeye çalışan pek çok halk oldu ama evvela 'büyük sorgucular' yine iş başındaydı.

Esas sorum ise şu, dünyamız ne zaman tam anlamıyla "sosyal" ve "demokrat" olacak ? Sonraki yazılarımda İsveç ve Alman Sosyal Demokrasilerinin deneyimleri ve çözüm arayışları - temel farklılıklarına değinerek, hem günümüz ile bir karşılaştırma hem de olasılıklar üzerine beyin fırtınaları yapacağım.

Görüşmek dileğiyle...