17 Ocak 2014 Cuma

Aile Çiftçiliği ve Toprak Reformu


Bu seneyi Birleşmiş Milletler ve FAO “Aile Çiftçiliği Yılı” ilan ettiler. Aile Çiftçiliği meselesi yoksulluk, kalkınma ve kaynakların korunup, doğru tüketilmesi hususlarında çok kritik bir yere sahip. Ülkemizin sürdürülebilir kalkınma yolunda pek önemli hedefleri olmasa da biyo-çeşitliliği nispeten yüksek olan coğrafyamızın kendine has pek çok tadını korumak, bunları da yerel ve uluslararası pazarlara sunarak katmadeğer sağlayabilmek için mühim bir fırsat.

İşte tüm bu konularla Aile Çiftçiliği, Türkiye için son derece mühim ve kritik bir mesele. Pek tabii bu meselenin temel taşlarından bir de, yapılması zaruri olan Tarım ve Toprak Reformu.

1967 yılında Bülent Ecevit'in bütçe görüşmelerindeki konuşması aradan geçen uzun yıllara rağmen, bugün de geçerliliğini koruyan önemli referanslara, bilhassa toprak meselesinde önemli görüş ve uyarılara sahip. Bülent Ecevit'in Toprak Reformu ile ilgili savunduğu unsurlardan biri de, konumuz olan Aile Çiftçiliği ile doğrudan alakalı olan “Aile Mülkiyeti” meselesi. Ecevit, konuşmasında Aile Mülkiyeti esasının, iktisadi faydalar dışında toplumda aile birlik ve bütünlüğünün korunmasını da sağlayıcı bir etken olacağını savunuyor.

Toprak Reformu yoluyla Aile Mülkiyeti'nin sağlanması ile beraber oluşabilecek aile işletmelerinin devlet tarafından desteklenmesi şart elbette. Zira unutulmamalıdır ki, bu tür işletmeler aynı zamanda pek çok endüstriyel faaliyete de kaynak sağlamaktadır. Bu tür aile işletmelerinin başarısı hakkında önümüzdeki en önemli örneklerden biri de şüphesiz ki Hollanda'dır.

Bu şartların sağlanamaması da ülkemizde iktisadi bakımdan ağır sonuçlar doğurmuştur. Topraksız köylünün ırgat/gündelikçi olarak işlettiği toprakta yeterli verimin sağlanamaması, önemli bir sorundur. Üstelik mevcut düzende kooperatifçiliğin gelişmemiş olması da ekstradan bir negatif durum teşkil etmektedir.

DPT, bir raporunda çiftçilerimizin “gelir yönünden de öte sömürülmekte” olduğunu belirtmiştir. Topraksız köylünün sebep olduğu neticeler bir kenara az sayıda ufak topraklara sahip çiftçinin de yaşadığı ekonomik sıkıntılar , bu buhranın derecesini arttırmaktadır. Yaşanan bu durum, yıllardan beri sıhhatsiz bir göç hareketine sebep olmuştur. Toprak sahibi olamayan vatandaşlarımız ile mali zorluklarla boğuşan bir kısım ufak çaplı toprak sahibinin irade serbestisinin de kısıtlanması bir gerçektir. Bu şartlar altındaki ekonomik özgürlüklerine tam manasıyla erişememiş vatandaşlarımızın siyasi özgürlükleri de sorgulanmalıdır. Ülkemizde demokrasinin gelişimi önce toprakta demokrasi ile sağlanmalıdır. Toprak Demokrasisi hakkında Bülent Ecevit şöyle diyor :

“Halkının çoğunun geçimi, yaşamı topraktan olan bir ülkede, toprak adaleti yoksa o ülkede adalet yok demektir. Gene, halkının çoğunun geçimi, yaşamı topraktan olan bir ülkede, toprağı işleyenlerin bir kısmı, işledikleri topraklar üzerinde yarı köle durumundaysalar, o ülkede toprak demokrasisi yok demektir ve o ülkenin demokrasisi, toprağa ayak basmamış, toprağa kök salmamış, yüzeyde kalmış bir demokrasi demektir.”

Tüm bunların ışığında, Aile Çiftçiliğini etkin kılabilmemizin yolu Toprak Reformu'ndan geçmektedir. Üstelik, bu reform, sadece iktisadi değil toplumun her sathında sonuçlar doğuracak bir demokrasi adımı olarak da 90 seneyi devirmiş Cumhuriyet'imizin gerçekleştirmesi gereken en önemli başarımlardan biridir.