90 yıllık Cumhuriyet yaşantımızda
parlamenter sistemi prensipte kabul etsek bile, bir türlü hakkıyla
işletememiş olmamız zannediyorum ki yaklaşık olarak her 10 yılda
bir yaşadığımız bunalımların en büyük sebeplerinden biri.
Hatta kanaatim odur ki yine bu 90 yılda sürekli karşımıza çıkan
Anayasa memnuniyetsizliğinin, yetersizliğinin en önemli dayanak
noktalarından biri de, süreç içinde, Parlamenter Sistem'in doğru
işleyişini bir türlü rayına oturtamamış, ideal yargı düzenini
sistemle içselleştirememiş anayasalara sahip olmamız.
Yazılı bir anayasaya sahip olmayan
İngiltere'ye karşın, yine demokrasi ve cumhuriyet olgularıyla
bütünselleşmiş Fransa'nın bile 1789 ihtilalinden bugüne değin
18 kere değiştirilmiş/tadil edilmiş bir Anayasa'sı olması ve bu
süreçte sıkça yaşadıkları bunalımlar da Parlamenter Sistem'in
hakkıyla uygulanamadığı vakitlerde Anayasa'nın ne derece
düzenleyici olabildiği konusunda bizi temkinli davranmaya
itmelidir.
Parlamenter Sistem'in çok da sağlıklı
işletilemediği ülkelerde, bilhassa Anayasa'ların verdiği
haklarla Yürütme'nin, Yasama ve Yargı karşısında güçlenmesi,
kuvvetler ayrılığı ilkesinin sağlıklı işletilememesi de her
türlü meşruluğun sandık yoluyla aranması gibi bir sağlıksız
durum oluşturmaktadır. Bu gibi durumlarda sandıktan çıkan
sonucun, iddia edilenin aksine 'ulusal irade'yi yansıttığını da
pek söyleyemeyiz. Zira Turan Güneş bu meseleyle ilgili şöyle bir
fikir belirtiyor:
“Siyasal demokraside sandığı
tanımlayan ikinci unsur, bu sandıktan çıkan iktidarın ne
olduğunun bilinmesidir. Bir defa seçimden ulusal irade çıkmaz,
ulusal iradenin seçtiği insanlar çıkar. Bu insanlar elbette
seçmenin gösterdiği doğrultuda, bir uygulama yapacaklardır.
Fakat, iki şey yapamazlar. “Biz çoğunlukta olduğumuza göre
gerçeği temsil ediyoruz. O halde azınlıkta olan akımı, modeli
ya da partiyi yok edelim” diyemezler. Seçmenden bu konuda yetki
alamazlar...
...Ayrıca “Ulusal iradenin
temsilcisiyim, ondan üstün güç olmaz, o halde ben herkesin
üstündeyim” de diyemezler, çünkü hukuk devletinde her yetkinin
sınırı saptanmıştır.”
Ne yazık ki parlamenter sistemi tam
anlamıyla benimseyememiş ülkemizde de bu eksende bunalımları sık
sık yaşıyoruz. Bu sistem eksikliğinde yaşadığımız “uzlaşma”
sorunları da bu çıkmazı derinleştirmekten başka bir işe
yaramamıştır.
Türkiye muhakkak ki bir gün
Cumhuriyetin beşinci anayasasını da hazırlayacaktır. Bu
hazırlığı da yürütmeyi yargı aracılığıyla eksiksiz bir denetim altına
alabilmiş, yasama düzeninin de hakkını vermiş bir Parlamenter
Sistem ile gerçekleştirmemiz zarureti vardır.