15 Ocak 2014 Çarşamba

Parlamenter Sistem üzerine


90 yıllık Cumhuriyet yaşantımızda parlamenter sistemi prensipte kabul etsek bile, bir türlü hakkıyla işletememiş olmamız zannediyorum ki yaklaşık olarak her 10 yılda bir yaşadığımız bunalımların en büyük sebeplerinden biri. Hatta kanaatim odur ki yine bu 90 yılda sürekli karşımıza çıkan Anayasa memnuniyetsizliğinin, yetersizliğinin en önemli dayanak noktalarından biri de, süreç içinde, Parlamenter Sistem'in doğru işleyişini bir türlü rayına oturtamamış, ideal yargı düzenini sistemle içselleştirememiş anayasalara sahip olmamız.

Yazılı bir anayasaya sahip olmayan İngiltere'ye karşın, yine demokrasi ve cumhuriyet olgularıyla bütünselleşmiş Fransa'nın bile 1789 ihtilalinden bugüne değin 18 kere değiştirilmiş/tadil edilmiş bir Anayasa'sı olması ve bu süreçte sıkça yaşadıkları bunalımlar da Parlamenter Sistem'in hakkıyla uygulanamadığı vakitlerde Anayasa'nın ne derece düzenleyici olabildiği konusunda bizi temkinli davranmaya itmelidir.

Parlamenter Sistem'in çok da sağlıklı işletilemediği ülkelerde, bilhassa Anayasa'ların verdiği haklarla Yürütme'nin, Yasama ve Yargı karşısında güçlenmesi, kuvvetler ayrılığı ilkesinin sağlıklı işletilememesi de her türlü meşruluğun sandık yoluyla aranması gibi bir sağlıksız durum oluşturmaktadır. Bu gibi durumlarda sandıktan çıkan sonucun, iddia edilenin aksine 'ulusal irade'yi yansıttığını da pek söyleyemeyiz. Zira Turan Güneş bu meseleyle ilgili şöyle bir fikir belirtiyor:

“Siyasal demokraside sandığı tanımlayan ikinci unsur, bu sandıktan çıkan iktidarın ne olduğunun bilinmesidir. Bir defa seçimden ulusal irade çıkmaz, ulusal iradenin seçtiği insanlar çıkar. Bu insanlar elbette seçmenin gösterdiği doğrultuda, bir uygulama yapacaklardır. Fakat, iki şey yapamazlar. “Biz çoğunlukta olduğumuza göre gerçeği temsil ediyoruz. O halde azınlıkta olan akımı, modeli ya da partiyi yok edelim” diyemezler. Seçmenden bu konuda yetki alamazlar...

...Ayrıca “Ulusal iradenin temsilcisiyim, ondan üstün güç olmaz, o halde ben herkesin üstündeyim” de diyemezler, çünkü hukuk devletinde her yetkinin sınırı saptanmıştır.”

Ne yazık ki parlamenter sistemi tam anlamıyla benimseyememiş ülkemizde de bu eksende bunalımları sık sık yaşıyoruz. Bu sistem eksikliğinde yaşadığımız “uzlaşma” sorunları da bu çıkmazı derinleştirmekten başka bir işe yaramamıştır.

Türkiye muhakkak ki bir gün Cumhuriyetin beşinci anayasasını da hazırlayacaktır. Bu hazırlığı da yürütmeyi yargı aracılığıyla eksiksiz bir denetim altına alabilmiş, yasama düzeninin de hakkını vermiş bir Parlamenter Sistem ile gerçekleştirmemiz zarureti vardır.